3 Aralık 2011 Cumartesi

ÇOK ENDER BULUNAN KAHVE VE ÇAY CİNSLERİ

Kopi Luwak veya civet kahvesi olarak bilinen Endonezya kahve türü belkide gezegenimizde bulabileceğiniz en ender bir fincan kahvedir. Bu kahve, kahve tohumunu yiyen bir cins Güneydoğu Asya kedisinin dışkısından yapılır ve Dünya'nın en değişik kahve aromasına sahiptir. İşin özelliği, kahve tohumunun protein yapısını değiştiren kedinin sindirim sistemindeki enzimlere dayanır. Kahvenin acılığında  etken olan proteinlerdir. Hayvanin sindirim sistemindeki enzimler protein yapısını değiştirdiğinden, civet kahvesinde asidik tat olmaz. Yapımcılar dışkıyı 205 C de kavurmadan önce yıkar. Son ürünün piyasa fiyatı, kilosu 220-1320 dolar olarak değişir. Dünyada yıllık üretim 700 kg olduğu tahmin edilmektedir. Normal kahve üretimi yılda 200 milyon kilodur. Bu nedenle Londra'da  cafelerde bir fincan Civet Kahvesinin fiyatı 80 dolardır.

Diğer bir kıymetli Asya kahvesi de Vietnam'a mahsus bir samura dayanır. kilosu 6600 dolar civarında olup başlıca müşterileri Japonya Tayvan ve Güney Kore dir.

Çaya gelince, bu sefer bu bitkinin bır fıncanı masanıza gelınceye kadar, yaprakları egzotik hayvanların sindirim sistemlerinden geçmez, toplanması nisan ayında mutlaka dolunay vakti yapılır. Abu Dhabi'de kilosu 3000 dolardan alıcı bulur. Bu çayın yaprakları elle işlenir ve üreticileri en sıkı organik ve biyodinamik çay tarımı takipçileridir.

Bazılarına göre de adını Budizm tanrısı Guan Yin den alan Tieguanyin olarak isimlendirilen Çin'in oolong çayıdır. Bu çayın da kilosu 3000 doların üstündedir. Ancak bu çayın yaprakları tadını ve rengini kaybedene kadar yedi kere arka arkaya demlenebilir.


Kaynak
Asian Geographic No:84' Issue 7/2011

7 Haziran 2011 Salı

DUNYANIN SONU VE MAYA KEHANETI

                                              
 

Maya takvimi nasıl bir şeydi? Kısaca tarif edelim. Dünyanın güneş etrafında yıllık dönüşünü belirleyen araçtı. Bizim kullandığımız modern takvim Gregorian takvime dayanır ki Dünya’nın Güneş etrafında dönüş süresini 365,25 gün olarak hesaplanmıştır. Hata oranı, bir yıl için günün onbinde üçü dür ki 16 yy bilimcileri için oldukça iyi bir sonuçtur.

Mayalar kendi takvimlerini esrarengiz bir ırk olan varlıkları 3000 yıl öncesine dayanan ataları Olmeclerden türetmişlerdir. Bir an için düşünün, binlerce yıl öncesi yaşıyorsunuz, televizyon, radyo, saat yok, sizin göreviniz gezegenin  Güneş etrafında dönüş zamanını hesaplamak. Olmecler bu süreyi 365,2420 gün olarak hesaplamış ki hata oranı günün onbinde ikisi olarak hesaplanmış. Tekrar bir değerlendirelim…3000 yıllık Maya takvimi modern takvimden günün onbinde birinden daha hassas!

Daha da fazlası Maya takvimi üç takvimli bir sistemin birinci parçası. İkinci bir takvim tören takvimi 13 günlük 20 ayı içerir. Üçüncü kısım ise Venüs takvimi veya Uzun sayım olarak adlandırılır Venüs’ün yörüngesini esas alır. Bu üç takvimin birleşmesiyle Mayalar binlerce yıl değil, milyonlarca yıl gibi çok geniş zaman süreleri içinde yıldız olaylarını tahmin edebiliyorlardı. (Bir mesoamerikan anıtında 400 milyon yıl öncesini belirten bir yazıt saptanmıştır.)

Mayalar Dünyanın yaratılışı, yok oluşu gibi büyük zaman dilimlerine inanır. Takvimleri Dünya ve Güneş ile ilgili beş büyük zaman dilimini içerir.  İçinde bulunduğumuz son dönem 4 Ahau 8 cumktu dedikleri,  M.Ö. 13 Ağustos 3114 de başlamış ki Mayalarca Venüs gezegeninin doğumudur. Son dönemin bitişiyle 4 Ahau 3 Kankin yani 21 Aralık 2012 de insanlığın sonu olacaktır.

Kehanetlerinin doğru olduğunu Mayalar nasıl ikna edecekti? Büyük hocaları Kukulcán geldikten sonra binlerce kadın, erkek, çocuk, insanların kalbini çıkartarak kurban ettikleri barbarca törenler yapmaya başladılar. En büyük kurban ise insanlığın sonu olacaktı. Etrafımız hala esas amacını anlayamadığımız esrarengiz şeylerle dolu. Giza Piramitleri, Teotihuacan, Kamboçya’daki Angkor Tapınakları, İngiltere’deki Stonehenge, Nazca çölündeki akıl almaz işaretler ve hepsinden önemlisi Chichen Itza daki Kukulcán Piramiti. Tüm bu muhteşem yapım nedenleri nasıl yapıldıkları açıklanamayan anıtlar turistleri cezp etmek için yapılmadı, Bunlar, insanlığın sonunu engelleyecek bir bilmecenin bir parçalarıydılar.






Kukulcán piramidi- Chichen Itza      
Yucatan-Meksika






Angkor Wat-Kamboçya





Stonehenge- İngiltere                      







Giza Piramitleri-Mısır


İncil. Hıristiyanların ve Yahudilerin kutsal kitabı, gerçeği araştıran arkeologlara göre bu kitap da insanlığın oluşumundaki boşlukları dolduracak bilgilere ait deliller mevcut.

İncil’in en anlaşılmaz bölümü Genesis 6 bölümüdür. Bu kısımda Tanrı Nuh peygambere oğullarını, “gökten inenler” veya “gökten ateşle düşenler” anlamına gelen Nephilim olarak tanıtır.




Nephilim

Kimdi bu gökten inenler? Ölü Deniz yazıtlarında bir bölümde belirtilen Nuh’un babası Lamech karısını sorgular çünkü oğlunun ana rahmine düşmesi onun bir melekle veya onların soyundan gelen Nephilim’le ilişkisi sonucu olmuştur.

Belki de Nephilimin kim olduğunu asla bilemeyeceğiz. Ancak, jeolojik deliller ilk ortaya çıktıkları zaman konusunda bize bir fikir veriyor. Gerçek büyük tufandır. Dünya’nın son buzul çağı 115000 yıl öncesidir. Buzulların en aşağı enlemlere inişi ise 17000 yıl öncesine dayanır. Neanderthal Adamının çağında ise esrarengiz gökten düşenler de ortaya çıkmıştır. Nephilim’in ortaya çıkmasıyla da Dünya hızla bir erime evresine girmiştir. 40000 yılda oluşan buzullar 2000 yıl gibi bir sürede erimiş, denizler 120 cm kadar yükselmiş buzulların kalkmasıyla karalar yükselmeye başlamış büyük depremler ve volkanik faaliyetler başlamış, Dünya yaşanır bir yer olmaktan çıkmıştır. M.Ö. 13000-11000 de de modern insan ortaya çıkmıştır. Maya takviminde anlatılan efsane de aynı dönemde başlar. Maya takviminin bir dayanağı da Maya yaratılış kitabı olan Popol Vuh dur.







Popol Vuh

Popol Vuh Mesoamerikan yerlilerinin İncilidir. Kukulcán’dan yüzlerce yıl sonra yazılmış Popol Vuh’a göre, Dünya, Yukarı Dünya (cennet), Orta Dünya (Yaşadığımız yer) ve Alt Dünya (kötülüklerin bulunduğu Xibalba) (Şibalba olarak okunur) bölümlerine ayrılmıştır. Mayalar gece gökyüzüne baktıklarında Samanyolunda Alt Dünyaya giden karanlık şerit şeklinde bir bölge görürler ve buna karayılan, kara yol veya Xibalba Be olarak isimlendirirler. Bu bölge Orion takımyıldızının 3 yıldızının altında bulunur. Mayalara göre bu yıldızlar yaratılışın üç taşıdır.





XıBalba Be

Önceden belirtildiği gibi Maya takvimi beş büyük döneme ayrılır. İlki 25800 yıl önce başlar. Bu gelişigüzel bir zaman değildir. Dünyanın ekseninin bir salınımının (precession) tamamlanması için geçen zamandır.

Popol Vuhda belirtilen yaratılış hikayesi de 25800 yıl öncesinde başlar. Hikayenin kahramanı, daha sonra Mayalarca İlk Baba olarak adlandırılacak Hun Hunahpu dur. Hun Hunahpu’nun en büyük merakı Tlachtli denen top oyununu oynamaktır. Bir gün Yer altı Dünyasının tanrısı Xibalba Be den seslenir Hun Hunahpu ve kardeşini oyuna davet eder. Hun Hunahpu kabul eder ve Mayalarca kara yılanın ağzı olarak kabul edilen karanlık yola girer. Ancak Yer altı Dünyası tanrısının oyun oynamaya niyeti yoktur. Sahtekârlık ve hileyle kardeşleri yener ve başlarını koparır ve Hun Hunahpunun başını sukabağı ağacına asar ve bu ağacın ziyaret edilmesini yasaklar.

Uzun yıllar sonra Kan Ay adındaki genç bir kadın karanlık yola girip efsanenin doğru olup olmadığını anlamak ister. Ağaca yaklaşıp meyva koparmağa yeltenir, elinde izi çıkmış Hun Hunahpunun başını görerek irkilir, yer altı tanrısı onu yok etmeden kaçmayı başarır.

Kan Ay (aynı zamanda İlk Anne olarak da bilinir) ikiz oğlan dünyaya getirir. Yıllar geçer oğlanlar kuvvetli bir savaşçı olurlar ve karanlık yola girerek Xibalba dan babalarının intikamını almaya niyetlenirler. Yer altı tanrısı yine onları hileyle kandırmaya çalışır ama bu sefer başaramaz, uzun süredir kayıp olan babalarının tekrar canlanmasına engel olamaz.

Yaratılış efsanesinden ne çıkarıyoruz? Hun Hunahpu ismi takvimdeki ilk güneş anlamına gelen One Ahau ya tekabül eder. Yeni yılın ilk güneşi Güneşin aralık ayında güney yarı kürede en uzun göründüğü gündür( Kuzey yarı kürede ek kısa gün). Efsanede belirtilen kıyamet günü de 2012 yılının güney yarı kürede en uzun gününde olacaktır. Maya takviminin 25800 yıllık ilk döneminin tamamlandığı süredir!

Bilgisayar programı kullanarak 2012 yılında gökyüzü yıldızları görünümü nasıl olduğuna bakılacak olursa Sonbahar gece gündüz eşit olduğunda gökküre ve güneş düzlemi arasında çok ender bir sıralanma olduğu görülür. Samanyolu’ndaki karanlık kuşak Dünya ufkuna yerleşmiştir, Güneş de onun merkeziyle uyumlu hareket etmektedir. Bu olay tam kışın en kısa gününde oluşur. Tarih öncesi kültürler tarafından bugüne ölüm günü adı verilir. 25800 yıldır ilk defa bugünde Güneş Samanyolu geçiş noktasında birlikte hareket edecek ve Sagittarius ile yaptığı tutulma ile Gökküre ekvatoru ile gökküre merkezi aynı hizaya gelecektir.

Her nasılsa Maya takvimi bu olayı 3000 yıl öncesinden saptamıştır. Yaratılış mitolojisine göre galaktik hizalanma gezegenimizle Maya yer altı dünyası olan Xibalba arasındaki boşluk köprüyle bağlanacak, kozmik bir kapı açılacaktır.

Buna ister hayal ürünü deyin, ister gerçek deyin bu hizalanma gezegenimizdeki her erkek kadın ve çocuğun ölümüne neden olacaktır.

Büyük Tufandan sonra Dünyada ilk medeniyetler belirmeye başladı. İlk yazılı tarih Dicle ve Fırat nehirleri arasında M.Ö. 4000 de Mezopotamya’da başlamıştır. İlk yerleşim yerleri ise M.Ö. 7000 de İsrail’de Jericho’da olmuştur. Ancak insan ırkınının yok olmasını engelleyecek esrarengiz eserleri yaratan daha büyük medeniyet Nil kıyılarında ortaya çıkacaktır. Mısır topraklarında birçok tapınak, anıt vardır. Ancak hiçbiri Giza’daki harikalar kadar etkileyici değildir. Burada Nil nehrinin batı kıyısında içinde Mısırın iki tapınağı ve üç büyük piramidi ve Sfenksin de bulunduğu muhteşem bir yerleşim planı vardır.

Neden Giza’daki büyük piramitlerden bahsediyoruz? Bu tarih öncesi eserlerin Dünyanın öbür ucundaki Maya takvimi ve Mesoamerikan kültürleri ile nasıl bir ilgisi olabilir?

İnsanoğlu tarafından yapılmış nedeni açıklanamayan en büyük yapıtlar, Mısırda Giza piramitleri, Kamboçya cangıllarında bulunan Angkor tapınağı, Mesoamerikan şehri Teotihuaean ( Tanrıların ülkesi olarak da bilinir) daki piramitler, Ingilteredeki Stonehenge, Nazca daki çöle çizilmiş şekiller, Tiahuanaco şehri harabeleri ve Chichen Itza daki Kukulcán piramidi. Tüm bu yapıtlar farklı medeniyetler tarafından farklı zaman dilimlerinde yapılmıştır. Ancak Maya takviminde belirtilen insanlığın sonunu getirecek kıyametle ilgileri vardır. Bu eserleri yapan mühendis ve mimarların geniş bir astronomi ve matematik bilgileri olması gerek. Her yapıtın yeri itibarıyla gece gündüz eşitliği, en uzun gün, en uzun gece gibi olaylarla ilgileri vardır.

Ancak fark edemediğimiz şey, Bu yapıtlar arasındaki sonsuz ilişkidir. Tasarımlarının esasındaki ana matematiksel eşitlik gelişmiş bir bilgiyi salınımı       ( precession) gösterir.

Tekrar kısa bir açıklama

Gezegenimiz uzayda Güneş etrafındaki yıllık turunu tamamlamak için ilerlerken ekseni etrafında da 24 saatte bir tur döner Bu dönüş esnasında Ayın çekim gücü nedeniyle ekseni dikeyle 23,5 derece açı yapar. Dünyanın ekvatorunda olan kabarıklığa Güneşin de çekim gücünün eklenmesiyle Dünya ekseninde bir salınım oluşur. Tıpkı dönen bir topaç gibi. Bu salınıma astronomide precession denir. Her 25800 yılda bir, Dünyanın ekseni yaptığı salınımla uzayda bir dairesel hareketi tamamlar. Bu da galaktik kutupların ve gece gündüz eşitliğinin değişmesi anlamına gelir. Aynı zamanda Zodyakdaki burçların ilgili takımyıldız adalarından batıya doğru kaymasına neden olur.







Dünyanın salınımı (Precession)

Salınım olayı ilk defa astronom ve matematikçi Hipparchus tarafından M.Ö 127 de bulunmuştur. 1990 ların başında arkeoastronom Jane Sellers tarihi Mısırın Osiris efsanesinde belirtilen rakamların, Mısırlılar tarafından Dünyanın değişik salınım hareketi açılarının ölçülmesinde kullandıklarını buldu. Bu rakamlardan bir seri rakam diğerlerinden ayrılır 4320

Hipparchus’un doğumundan binlerce yıl önce Mısırlılar ve Mayalar pi sayısını hesaplamayı başarmıştır. Büyük piramidin yüksekliği olan 481,3949 feet 2 pi ile çarpıldığında taban genişliğine eşit olduğu bulunur 3023,16 feet. Bu rakam da Dünyamızın boyutları 1:43.200 oranında küçültüldüğünde Dünyanın çapına eşit olduğu görülür! Aynı oranı kullanarak Dünyanın kutupsal yarıçapının da piramidin yüksekliğine eşit olduğu bulunur.

Buradan da piramidin tam 30. Paralel üzerinde coğrafi bir işaret olduğu anlaşılır. Eğer piramit ölçümlerini bir düzleme dökecek olursak, (Sivri ucu kuzey kutbunu tabanı ekvatoru temsil etsin) yine boyutları 1:43.200 ebatta küçültülmüş olan Kuzey Yarı küre boyutlarına eşit olduğu görülecektir.

İki Zodyak takımyıldızının 60 derece kaymasının 4320 yıl sürdüğünü biliyoruz. Bu sayıyı 100 ile çarparsak 43200 rakamı bulunur ki Mayaların Uzun Sayım takvimindeki gün sayısıdır ki 6 Katun a eşittir. Bu, Mayaların salınım hesaplamasında kullandığı anahtar rakamlardan biridir. Tam bir salınım 25800 yılda tamamlanmaktadır. Popol Vuh daki 5 dönemin yıllarını toplayacak olursak çıkan rakam bir tam salınım olması için geçen süreye 25800 e eşit çıkacaktır.

Kamboçyadaki Kampuchea cangılında muhteşem Hindu tapınağı Angkor yer alır. Tapınak yüzeyindeki kabartmalarda salınımla ilgili semboller bulunur. En popüleri Naga adı verilen yılandır. Orta kısmı Samanyolu’ndaki kutsal bir dağa sarılmıştır. Yılanın iki ucu kosmos’da yarışan iki takımı temsil eder. Takımın birisi aydınlık-iyilik, diğeri ise karanlık- kötülüktür. Bu mücadele Samanyolu’nun çalkalanmasına neden olur bu salınımın Hindu dinine göre açıklanmasıdır. Hinduların kutsal yazısı Puranas, Dünyanın Yugas denen dört çağını vurgular Günümüzdeki Yuga, Kali Yuga 432000 ölümlü yıldan oluşur. Bu çağın sonunda yazıtlara göre insanlık son bulacaktır.

Mısırlılar, Mayalar ve Hindular, üç büyük medeniyet, Dünyanın farklı bölgelerinde ve farklı zamanlarda yaşamışlar ancak ortak gelişmiş bilimleri astronomiyi matematiği kullanarak gizli ve tek amaca hizmet eden esrarengiz muhteşem yapıtları yapmışlar.

Bu yapıtların en eskisi Mısır Giza’daki büyük piramit ve onun daimi bekçisi Sfenks dir. Osiris’in evi olarak bilinen tapınağın kuzeybatısında uzanan insan başlı aslan Dünyadaki en büyük heykeldir. 6 kat yükseklikte 240 feet uzunluktadır. Temsil edilen yaratık bir kozmik işarettir. Sanki Güneşin doğuşunu bekliyormuş gibi tam olarak doğuya bakar.

Giza kompleksi ne kadar eskidir? Mısır bilimcileri M.Ö. 2475 der ancak bu hala tartışmalıdır.

Amerikalı bilim adamı John Anthony West Sfenksin etrafında 25 feet derinlikte hendeğin erozyon işaretleri taşıdığını saptar. Bir grup jeologun yaptığı daha fazla araştırmayla tahribatın rüzgâr ve kumdan olmadığı yağmurdan kaynaklandığı saptanmıştır.

Nil vadisinin yağışlı hava iklimi gösterdiği son tarih 13000 yıl öncesidir. Büyük Tufanın etkileri... M.Ö 10450 de Giza sadece yeşil ve verimli değildi, doğu göğünde Sfenkse model olan Aslan takımyıldızı yer alıyordu.

Tüm bunlar olurken Belçikalı inşaat mühendisi Robert Bauval yukardan bakıldığında Giza’nın üç piramidinin konumunun Orion-Avcı takımyıldızında Avcı’nın kemerindeki üç yıldızın izdüşümü olduğunu buldu. 

Gelişmiş bir bilgisayar programı kullanan Bauval M.Ö. 10450 de yıldızların dizilişiyle piramitlerin konumunda büyük bir benzerlik olduğunu aynı zamanda Samanyolu’ndaki karanlık kuşağın da Gizanın üstünde değil, Nil nehrinin üzerinde olduğu meridyenle de izdüşüm üzerinde olduğunu saptadı.

Daha önceden de belirtildiği gibi Mayalar Samanyolu’nu yılana, benzetmiş, içindeki karanlık kuşağı da Alt Dünyaya giden karanlık yol olan Xi balba Be olarak isimlendirmişlerdi. Maya takvimi olsun, Popol Vuh olsun yaratılış ve ölüm kozmik ölüm kanalından kaynaklanıyordu.

Neden üç piramit Orionun 3 yıldızıyla izdüşüm yapmıştı? Salınım rakamı olan 4320 nin önemi neydi? Atalarımızın Giza piramitlerini, Teotihuacan piramitlerini ve Ankgor tapınağını yapmalarına sebep olan asıl neden neydi? Bu üç bölgenin Maya kıyamet efsanesiyle nasıl bir ilişkisi vardı?

 Maya takvimini anlamak ve kıyamet kehanetinin esrarını çözmek için, Yucatan yarımadasında doğan ilk medeniyetleri incelemek gerekir.

İlk Mesoamerikalılar ilk defa orta Amerikada M.Ö. 4000 de yarı göçebe olarak ortaya çıkmışlardır. Doğal olarak çiftçiliğe yönelmişler, domates, mısır, avocado, squash yetiştirmişlerdir.

Sonra M.Ö. 2500 de O geldi.

O, uzun suratlı, beyaz sakalları ve saçları olan akıllı beyaz bir adamdı. Efsaneye göre bölgenin yerlilerini eğitmek için Meksika Körfezinin alçak düzlüklerine denizden gelmişti.

Bugün biz eğitilmiş bu yerlileri kauçuk ülkesinin insanları anlamına gelen Olmec olarak isimlendiriyoruz. Olmecler Mesoamerikanın ana kültürünü oluşturmuştur. “Sakallı biri”nin etkisiyle Körfez bölgesinde birleşmeler olmuş, astronomi, matematik ve mimaride başarılar elde edilmiş Zapotec, Maya, Toltec ve Aztec medeniyetleri gelişmiştir.

Hemen hemen bir gecede cangılda yerleşik basit çiftçiler kompleks yapılar ve tören alanları yapmaya başladılar. Önceden bahsettiğimiz tarihi top oyununu ve ilk kayıt sistemini de Olmecler buldu. Onlar aynı zamanda her biri 30 ton olan basalt taşından yapılmış kafa heykellerini yaptılar. Bu muazzam heykellerin nasıl taşındığı bugün dahi çözülememiştir.





Gelişmiş matematik ve astronomi bilgisi kullanarak Mesoamerikada piramitleri yapanlar da Olmeclerdir. Bu piramitler de salınım olayını anlamalarını sağlayan yıldız takımadaları ile izdüşüm halindedir. Bu buluş Popol Vuh adı verilen yaradılış destanının doğmasına neden olmuştur.

Uzun Sayım takvimini ve kıyamet kehanetini de ilk bulanlar Mayalar değil açıklanamayan astronomi bilgileriyle Olmecler tarafından yaratılmıştır.

Kıyamet takviminin kalbinde yaratılış mitolojisi ve iyinin- aydınlığın karanlık -kötülükle süren savaşı bulunur. Hikâyenin kahramanı One Hunahpu karanlık yola    ( Xibalba Be) girebilen bir savaşçıdır.

M.Ö. 100 civarında Olmecler bilinmeyen nedenlerden dolayı şehirlerini boşaltmış iki ayrı bölgede iki kampa ayrılmıştır. Orta Meksika’ya gidenlere Toltec, Yucatan’ın cangıl bölgelerine gidenlere Maya adını almıştır. Bu iki grup Chichen Itza daki büyük öğretmen Kukulcan’ın yardımıyla M.S. 900 de tekrar birleşmiştir.






Kukulcán

Olmec bölgesi olan La Venta da Amerikalı arkeolog Matthew Stirling her biri 2 ton olan 600 kolonlu Olmec tahkimatını buldu.


Bu yapıtın hemen yanında da üzerinde karmaşık yazıtlar olan dev bir kaya bulundu. İki günlük çalışma sonunda ise 14 feet yükseklikte, 7 feet genişlikte dev bir heykel ortaya çıkarıldı. Bu uzun kafalı beyaz, kemerli burunlu uçuşan beyaz sakalları olan bir erkekti. Düşünün… İlk Avrupalının Amerika’ya ayak basmasından 1500 yıl önce yapılmış olan beyaz adam heykeli ve bir de sakallı olması. Genetik özellikleri nedeniyle saf kan Amerikan yerlileri sakal uzatamazdı. Tüm sanatsal eserlerde ifadelerin bir yerlerden örnek alındığı düşünülürse bu sakallı beyaz adamın kimliği çözülememiş diğer bir bilmecedir. Bu beyaz adam büyük öğretmen Kukulcan olmalıydı. Kukulcan hakkında da fazla bir şey bilmiyoruz. Tüm Amerikan yerlileri fiziği aynı tarife uyan erkek bir tanrıya tapıyordu.  Mayalara göre bu, halka refah, zenginlik getiren, akıl veren Kukulcan, Azteclere göre Quetzalcoatl dı. M.S. 1000 civarında Kukulcan/ Quetzalcoatl Chichen Itza yı terk etmeye zorlandı. Efsaneler der ki terk etmeden önce esrarengiz akıllı adam halklarına dönecekleri ve kötülükleri yeneceğine dair söz verdiler. Kukulcan’ın ayrılmasından sonra Şeytani bir etki ülkeyi sardı. Mayalar ve Aztecler insanları kurban etmeye başladılar. Sevgili tanrı-krallarının dönmesi insanlığın sonunun önlenmesi için binlerce erkek, kadın, çocuk kurban edildi.

1519 yılında İspanyol kaşif Hernan Cortez Avrupa’dan gelip Yucatan’ı işgal etti. İspanyollar sayıca üstündü. Mesoamerika yerlileri sakallı beyaz adam olan Cortez’i Kukulcan/ Quetzalcoatl sandılar ve silah bırakıp teslim oldular.

La Venta’daki kazılarda tarihi bir kraliyet mezarı bulundu. Mezardan uzunlama kafatası olan bir iskelet çıkarıldı. Bu mesoamerika’da bulunan ilk kafatası değildi ancak Olmec ülkesinde bulunan ilkti. Bulunduğu yere yılan tapınağı adı verildi. Kafatası Merida daki antropoloji müzesine verildi. Sonradan aynı tip kafataslarının Peru Nasca platosunda da bulunduğu öğrenildi.





Yılan Tapınağı

Maya ve Inca medeniyetleri arasında bir bağlantı mı vardı? Arkeolojik bir yol kavşağında bulunuluyordu. Chichen Itza da çalışmalar devam mı edecekti yoksa Meksika’yı terk edip Peru’ya mı gidilecekti?

Maya takvimine göre Güney Amerika kıyamet bilmecesinde önemli bir yerdi Nasca da çalışmalar devam edecekti. Atlantik üzerinde yolculuk devam ederken Merida daki doktorun beni çok düşündüren açıklamaları kafamı hala kurcalıyordu. Uzun kafatası incelenmesi sonucu şu sonuçlar ortaya çıkmıştı. Kemik deformasyonlarına bakılacak olursa, kafatası uzatılması bilinen bir uzatma tekniği sonucu olamazdı. Diş yapısı incelemesine gelince sonuçlar daha da şaşırtıcıydı. Yetişkin bir insanda alt çenede 14 diş olması gerekir. Uzunlama kafatasında ise sadece 10 diş bulunuyordu.

Güney Perunun platoları 40 mil uzunlukta,6 mil genişliğinde çöldü. Toprak yüksek oranda doğal bir yapışkan olan cibs içerir. Her sabah çiğle birlikte tekrar nemlenir. Koyu renkli taşlar da güneş ışığını absorplar ve Dünyanın en kuru bölgesi olmasını sağlar.
Kendini devasa boyutta ifade etmek isteyen sanatçılar için Nazca platosu mükemmel bir tuvaldir. İlk defa 1947 yılında çöl üzerinde uçan bir pilot binlerce yıllık esrarengiz çizilmiş şekilleri fark etti.

Çölde 13000 den fazla çizgi mevcut olup bazıları mükemmel bir düz hat şeklinde beş mil uzunluktadır. Bazıları ise astronomik olarak kış gündönümü gecesi ve gece gündüzün eşit olduğu tarihin gecesi Orion takımyıldızına hizalanmıştır.

Daha garibi, yerde incelendiğinde tonlarca siyah volkanik taşın aşındırılmasıyla altındaki sarı cibsin ortaya çıkartılmasıyla oluşturulmuş, mükemmel bir sanat ve mühendislik çalışması olan binlerce yıldır kaybolmayan uçaktan bakıldığında ise çeşitli hayvan figürleri olduğu anlaşılan devasa şekiller.









Nazca Çölündeki şekiller

Bu devasa boyutlardaki şekilleri kimler çizmişti? Çizme nedenleri neydi? Buraya geliş amacımız uzun kafatası iskeleti bulmak olduğu için bu konuyla pek fazla ilgilenmedik. 72-74 yılları arasında yapılan kazılarda törensel gömü bölgelerinde yüzlerce deforme kafatası bulundu. Kafatasları incelendiğinde deformasyonun çocuğun çok küçük yaşlarda kafasının her iki yanına tahta plakalar bağlanmasıyla oluşturulduğu anlaşıldı. Ancak, 74 Ocağında bir kraliyet gömü alanında yapılan kazıda kafatasları uzunlamasına olan 13 erkek mumyası bulundu. Yapılan röntgen muayenelerinde bu oluşumun genetik sonuçlardan kaynaklandığı anlaşıldı. Böylece yeni bir insan ırkı bulunmuş olduğu anlaşıldı. Kimlerdi bu yeni ırk? Normal boyutun iki katı boyutta kafatasına sahip olmalarına ne sebep olmuştu?

And bölgesine ilk gelenlerin M.Ö. 10000 de Peru kıyısında yerleşmiş avcı ve balıkçıların olduğunu biliyoruz. Daha sonra M.Ö. 400 de başka bir grup Nazca platosuna geldi. Yarı tanrılar Viracochas olarak adlandırılan bu esrarengiz insanlar hakkında çok az şey biliyoruz. Büyük tufandan hemen sonra Güney Amerika’ya göç ettikleri tahmin ediliyor. Viracochaslar soluk tenli, akıllı adamlardı, koyu okyanus mavisi gözleri, rüzgarda uçuşan beyaz sakalları ve saçları vardı. Normalden daha büyük kafataslarının olması, akıllı olmaları garip görünüşleri yerli halkı etkilemiş ve onları taklit etmelerine neden olmuştur.

Viracochas ile Kukulcán ın benzerliği de oldukça şaşırtıcıdır. Güney Amerika’nın en etkin yerli grubu Incalardır. Mayalar için Kukulcán, Aztecler için Quetzalcoatl nasıl önemliyse, Incalar için de Virachoca çok önemlidir. Viracochas acaba Kukulcán’ın uzaktan akrabası mıydı? Eğer öyleyse Güney Amerikadaki varlığıyla Maya takvimiyle ve kıyametle ilgili miydi?

Bunun cevabını bulmak için Nazca dan ayrılıp And dağlarında çalışmalar başlatıldı. Inca tanrıları tarafından kurulan iki tarihi bölgede çalışmalar başladı. Bunlardan ilki Sacsayhuaman kalesiydi. Bu kalenin duvarları devasa kaya bloklardan oluşmuştu. Taşlar o kadar mükemmel yerleştirilmişti ki aralarına bıçak dahi giremiyordu. Taşların her birinin ağırlığı 100 tonu buluyordu. Bu taşlar10 millik bir mesafeden taş ocaklarından getirilmişti. Bu gün arkeologlar bu devasa taşların bu mesafeden nasıl taşındığı konusunda tartışmaktadır.









Sacsayhuaman

Pasifikten 12500 feet yukarıda Bolivya da And dağlarında Titicaca gölünün tarihi kıyısında Tiahuanaco harabeleri bulunur.







Tiahuanaco harabeleri
Burası da muhteşem bir yerdi. Bölge 3 tapınak ve dört başka yapı barındırıyordu, hepsi de yükseltilmiş bir platform üzerinde inşa edilmişti. Ancak burada Sacsayhuaman’dan farklı olarak gizli bir gündem vardı. Bu gündem,  soyumuzun korunmasıyla ilgiliydi. Şehre hakim basamaklı her bir kenarı 690 feet olan Akapana piramidi vardır. Bu piramidin işlev amacı hala bilinmemekte olup İspanyollar duvar oymalarının yüzde doksanını talan etmiştir.
Bölgede başka bir hayranlık uyandıran yapı da Güneş Kapısıdır. Bu yapıda yüzlerce tonluk küb şeklinde taşların üst üste konmasıyla yapılmıştı.

Tiahuanaco’da en tartışılır yapıt Kalasasaya dır.Şehrin merkezinde gömülü bir tapınaktır. Etrafı yüksek duvarlarla çevrilidir. Duvarların çevrelediği alandan 12 feet yükseklikte taş bloklar yükselir. Burası da Stonehenge gibi yıldız gözlem yeridir.
Bütün bunların anlamı neydi?
Anladığımız kadarıyla beyaz üstün bir ırk Mesoamerikan ve Güney Amerikan yerlilerini etkilemiş ve gelişmelerine neden olmuştu. Üstün yetenekli beyaz adamın izini takip etmek için İngiltere Stonehenge e gitmek şart olmuştu.

Stonehenge şüphesiz Dünyadaki en esrarengiz yerlerden birisidir. Burası sanki devler tarafından yapılmış dairesel şekilde dikilmiş dikdörtgen taşlardan oluşmuştur. Orda diğer bir bilmece bize bakıyordu. Karbon 14 ölçümleri Stonehenge in 5000 yıl önce inşa edildiğini gösterir. Yapıtın ilk bölümü 56 adet dairesel olarak dizilmiş hendek ve toprak set ile çevrili ahşap totemlerdir. Daha sonra bu ahşap totemler 100 mil uzaktaki dağdan getirilen Küçük mavi taşlarla değiştirilmiş. Bunlar da daha sonra devasa taşlarla değiştirilmiş olup kalıntıları halen günümüzde de görülebilir.
Stonehenge’i oluşturan dikili bu dev taşlara Sarsan taşları denir. Bölgedeki en sert taşlar olup 20 mil kuzeyde bulunurlar. Stonehenge orijinal tasarımında bunlardan 30 adet bulunur ve her biri 25-40 ton arasındadır. Her biri millerce uzaktan tepeler aşılarak buraya getirilmiş ve 100 feet çapında daire olacak şekilde dikilmişlerdir. Bu Sarsan taşlarının üstünde 9 ton ağırlığında yatay taşlar bulunur. 30 tane yatay taş yerden 20 feet yukarı kaldırılmıştır. Taşlar yerine iyi oturması için taşın birinin içi oyulurken diğer yuvarlatılmıştır. Böylece tüm taşlar gayet uyumlu şekilde yerine oturmuş ve birbiri ile bağlanmıştır.
Dairesel yapı tamamlandığında yapımcıları yapımdaki en geniş taşlardan yapılmış 5 çift trilithonu yerden 25 feet yüksekliğe  kaldırılmış ve iki dikili sarsan taşı tek bir yatay taşla birleştirilmiştir. 5 adet trilithon daire içine at nalı şeklinde yerleştirilmiştir. Açık olan ağız yaz gündönümüne hizalanmış olan bir sunak taşına bakar. Ortadaki en geniş trilithon ise kış gündönümü aynı zamanda Mayalara ve birçok tarih öncesi medeniyetlere göre ölüm günü olan 21 Aralığa konumlandırılmıştır.
Bu kadar büyük ve ağır taşlar millerce uzaktan tepelik arazide nasıl taşınmış ve yükseğe kaldırılmıştır? En önemlisi bu yapının inşasına ne sebep olmuştu:? Neden yapılmıştı? Stonehenge yapımcıları hakkında yazılı bir kayıt yok. Akıllı sakallı adamların yapıyı tasarımladıkları ve yıldız takvimi için kozmik gözlem istasyonu ve halkın toplanma ve tapınma yeri olarak kullanıldığı söylenir. Taa ki M.Ö 1500 de esrarengiz bir şekilde terk edilene kadar.
Stonehenge civarındaki bulunan mezarlardan en büyüğü 340 feet uzunlukta olup sarsan taşlarından yapılmıştır. Bu mezarda 47 kişinin iskeleti bulundu. Bir sebeple kemikler anatomik olarak ayrılmış farklı odalara alınmıştı. Ancak bulamadığımız şey, bulduğumuzdan daha etkileyiciydi. Bir düzinesinin kafatası kayıptı!
Birçok mezar açıldı hepsinden aynı sonuç alındı. Sonunda İrlanda da en kutsal yere Lougcrew de çalışmalar yapıldı. Sarsan taşından yapılmış bu mezarda muhteşem hiyeroglif yazıları iç içe geçmiş daire şekilleri bulundu Nazca çekilen fotoğrafların birinde de dört ayaklı bir hayvan resmi ile iç içe geçmiş daireler vardı. Şekiller birbirine benziyordu. Nazca şekilleri modern insan için kıyametle ilgili tarihi bir kurtarmayı temsil ediyordu (Neden şekilleri çizen esrarengiz sanatçı ancak uçaktan bakıldığı takdirde fark edilecek kadar büyük çizmişti?)
Heyecanımız başka bir mantıklı soruyla azaldı:
Nazca çizimler hangi piramidi temsil ediyordu? Giza daki büyük piramit olabilir miydi? Mantıken Giza, Tiahuanaco, Sacsayhuaman ve Stonehenge hepsi devasa taşlardan yapılmıştı ve yapım tarihleri birbirine yakındı ( veya öyle inanıyoruz) ve Nazca piramidi açıları Mısır piramidinin dik kenarlarını andırıyordu. Nazca piramidi etrafında, bizim esrarengiz üçgen şekli tanımlamamıza yardımcı olacak birçok işaret bırakılmıştı Bu işaretlerin en önemlisi Piramidin kendi sınırları içindeydi iç içe daireler ve ayakları havada dört ayaklı bir hayvan çizilmişti.
İkinci işaret ise Nazca maymunuydu. Bu dev işaret kesintisiz bir çizgi olarak çizilmişti ve iç içe dairelerden oluşmuş spiral şeklinde bir kuyruk içeriyordu. Yine bu da Piramitteki şekle benziyordu.
Mayalar maymunu çok önemli saymış, farklı bir insan nesli olarak görüyordu. Popol Vuh yaratılış efsanesinde Dünya dördüncü zaman döneminde büyük bir tufanla yok olacaktı. Sağ kalabilen birkaç insan maymuna dönüşecekti. Gerçekte Gizada ve Peru’nun güneyinde maymun bulunmuyordu. Buna göre Nazca da çizilmiş piramit Mesoamerika da olmalıydı.
Ancak çalışmalar Kahire’de devam edecekti.       
Giza söz konusu olunca piramitleri kimin yaptığına ilave olarak, ne zaman?  nasıl? Ve neden yapıldığı önem kazanır. Mısırdaki tarihi anıtlardan farklı olarak piramitler sadece mezar amaçlı olarak yapılmamıştır. Aslında içlerinde bu konuda açıklama yapan bir hiyeroglif, resim bulundurmazlar. Daha önceden de belirtildiği gibi Sfenksin temelinde yapılan araştırmalarda M.Ö. 10450 de yapıldığı saptanmış olup Mısırın en eski anıtlarıdır. Fransız arkeolog Auguste Mariette tarafından bulunan taş yazıtta piramitlerin Khufu dan çok önceden yapıldığı anlaşılır. Osirisin evi olarak tanımlanmıştır.
Osiris- Belki de Mısır tarihinde en saygı duyulan figür- Büyük öğretmen ve yamyamlığı yasaklayan halkına sonsuz bir krallık bırakan akıllı adam
Osiris…sakallı tanrı kral.
Büyük piramidin dışı da içi kadar akıllara durgunluk verir. Yapıtın boyutlarının pi sayısı ve Dünyanın salınım olayı ile ilgisi daha önceden açıklanmıştı. Biraz da yapıtın kireçtaşından yapılmış dört yüzünden bahsedelim. Kenarların uzunluğu 755 feet i bulur, tam bir kare olması için kenarlar arasında 8 inch fark vardır Her yüzü tam olarak doğu, batı, güney ve kuzeye bakar. Her biri 2,5-15 ton arasında değişen 2.300.000 taş bloktan yapılmıştır. (En küçük piramitte tek bir taşın ağırlığı 320 tondur). Taşlar o kadar mükemmel bir şekilde birbirleri üzerine yerleşmiştir ki arasına bıçak dahi girmez. 2000 yılında Dünyada sadece 3 tane bu ağırlığı kaldırabilen vinç bulunuyordu.
Büyük piramidi inceleyen birçok kişi yapıtın yan yüzlerinde en dışta parlatılmış taşlar olduğunu fark etmezler. 144000 adet bu taşların her birinin ağırlığı 20.000 poundu bulur. Bu taşların büyük çoğunluğu M.S. 1301 de büyük bir depremde tahrip olmuştur.
Binlerce yıl önce büyük piramit yakıcı çöl güneşi altında pırıl pırıl parlayan 6 milyon ton ağırlıkta taban alanı 13 arı bulan cam piramit gibiydi.
Piramidin dış yüzeyi hayranlık uyandırırken, esrarengiz yapıtın iç kısmı asıl amacını gizliyordu.
Büyük piramit kral odası ve kraliçe odası olarak adlandırılan iki boş odasına ulaşan birçok koridorlar içerir. Bu odaların gerçekte ne işe yaradığı bugün dahi bilinmemektedir. Kuzey yüzündeki gizli koridorlardan bir tanesi aşağıda başka bir dar geçide ulaşırken ki bu geçit de doğrudan piramidin kalbine, ortasına yukarı doğru giden koridora bağlanır. Kısa bir tırmanış sonrası klaustrofobik 130 feet uzunlukta yatay tünel kraliçe odasına ulaşır ve yükselmeye devam ederek Büyük Galeriye gider. Burası etkileyici bir salon olup Kral odasına açılır.
Kraliçe odası 17x18 feet boyutlarında 20 feet yükseklikte üçgen tavanlıdır.  Tek önemli özelliği, 8x9 inch açıklığı olan dar havalandırma kanalı bulundurmasıdır. Bu kanal ve kral odasında olan 2 kanal 1993 yılına kadar tıkalı durumdaydı. 1993 yılında yapılan havalandırma çalışmalarında tıkama işleminin taşla değil de bir sürgü ile yapıldığı anlaşılmıştır. Sürgü açıldığında kanal doğrudan gökyüzüne bakıyordu.
Gelişmiş klinometreler kullanılarak gece gök ölçümleri yapıldığında 39 derece de Kraliçe odasındaki güney kanal doğruca Sirius yıldızına hedefleniyordu. Kral odasındaki kanal ise 45 derecede Orion kuşağındaki 3yıldızın en altında olan Al Nitak a hedefleniyordu.
Astronomlar kısa bir süre sonra piramitlerin çöldeki konumunun M.Ö. 10450 de Orion takımyıldızında kuşak bölümündeki üç yıldızın ayna izdüşümü olduğunu buldular.    ( Osiris efsanesi de Orion ile ilgilidir. Karısı Isisin de Sirius yıldızı ile ilgisi vardır.)
Kanallar Bu kozmik düzenleme için mi yapılmıştı yoksa başka bir amacı daha var mıydı?
Büyük galeri ise tam bir mühendislik harikasıydı. Zeminde 7 feet den az genişlikte olup çıkma destekli duvarlar 28 feet yukarıdaki tavana doğru yükseldikçe her iki taraftan da 26 derece açıyla darlaşmaktaydı. Dar geçit 150 feet boyunca da yukarı doğru mükemmel bir mimarlık eseri olarak uzanmaktaydı ve galerinin kemerli taş işçiliği piramidin üst ¾ kısmının ağırlığını destekliyordu.
Büyük galerinin en tepesinde ise esrarengiz ufak bir oda bulunmaktaydı. Duvarları kırmızı granittendi. Boylu boyunca uzanan ilginç çift paralel oyuklar duvara sanki eskiden bölme yapılmış hissini uyandırıyordu. Buradan küçük bir tünelle piramidin en etkileyici odası olan kral odasına çıkılıyordu. Oda tam bir dörtgen şeklindeydi. 17 feet 2 inch genişlikte, 34 feet 4 inch uzunlukta, tavan ise yerden 19 feet 1 inch yukarıdaydı. Tüm oda her biri 70 tondan fazla 100 kırmızı granit taş bloktan yapılmıştı.
Tarih öncesi devirlerde insanlar bu kadar büyük ağırlıkları özellikle bu kadar dar bir alanda nasıl kaldırıp üst üste koyabilmişti?
Kral odasında sadece bir şey bulunuyordu; çamur renginde bir granit bloğu, içi banyo küveti gibi oyulmuştu. Batı duvarı boyunca 7,5 feet uzunlukta genişliği ve derinliği ise 3,5 feet di. Granit blok bugün dahi açıklanamayan makine hassasiyetinde kesilmişti. Nasıl bir teknoloji kullanıldıysa bugün modern insanın sahip olduğu teknolojiden üstündü. Hiç mumya bulunmamasına rağmen Mısır bilimciler bunun bir kapaksız mumya mezarı olduğunu söyler.
Başka bir teori daha vardı. Kral odası, sesleri toplayan ve yükselten akustik enstrüman olarak görev yapıyordu. Yere uzanıldığında derin titreşimler hissedilebiliyordu. Sanki bir devin kulağında işitme kanalına girmiş gibi oluyordunuz. Elektronik mühendislerinin daha sonra yaptığı açıklamalara göre, Büyük piramidin tepe noktasının geometrisi 377 ohmla açık uzayın empedansına uyum sağlayan mükemmel bir resonatördü. Büyük piramit bir çeşit inanılmaz monoblok enerjiyi kanalize eden diyapozondu ve radyo frekansı tipi akımları veya belki de bilmediğimiz enerji alanlarını da rezonansa getirebiliyordu.

Bugünün en iyi mühendisleri, mimarları ile yapılan görüşmelerde çıkan sonuç böyle bir yapıtın bugün dahi mevcut teknolojiyle yapılmasının imkânsız olduğu sonucunu çıkartmıştır.
Ancak Büyük Piramit 13000 yıl önce yapılmıştı!
Öyleyse Büyük Piramidi kimler yapmıştı?
Bunun cevabını bulmak için şöyle bir mantık takip edilmesine karar verildi. İmkânsız olan bir şeyin cevabını bulmak için imkânsız çözümler arayın. Öyle de yapıldı.
Eğer insanoğlu tek başına böyle bir şeyi yapmayı başaramıyorsa birileri, başka cinsten zeki birileri yardım etmiştir. Bu sonuca havadan atmakla gelinmedi elde ampirik deliller vardı. Orta ve Güney Amerika’da bulunan uzunlamasına kafatasları bunların insan görünümünde olduğunu gösterdi. Birçok efsane bunların mavi gözlü ve uzun boylu beyaz olduğunu uçuşan beyaz saçlara ve sakallara sahip olduklarını tarif eder. Tarihte Mısır, İnka, Maya, Aztek gibi medeniyetlerin halkı bunlara içinde bulundukları kaosu düzene sokan zeki ve barışcıl varlıklar olduğunu kabul eder. Hepsi de gelişmiş matematik, astronomi, tarım, tıp, mimari bilgilerine sahip büyük öğretmenler olup bizim vahşi ırkımızı gelişmiş milletlerin toplumları seviyesine çıkartabilecek niteliktedirler.
Varlıklarını kanıtlayan fiziki deliller ise tartışılmaz.

Bu insana benzer cinsin net bir amacı vardı. İnsanlığın geleceğini ve evlatlarını korumak. Bu varlıklar Maya yazıtlarında ve Nazca platosunda amaçlarını açıklamışlardı ancak Maya yazıtlarının büyük kısmı İspanyol rahipler tarafından yakılmıştı.  Buradan şu anlaşılıyordu; Tüm aktivitelerimiz ve başarılarımıza rağmen insanlık gelişim bakımından henüz çocukluk dönemini yaşıyordu. Bu yüzdendir ki kavgalara, savaşlara bu kadar meyilliydik. Bu nedenle ki beslenme ihtiyacı duyan duygusal yaratıklarız, daima aşka ihtiyaç duyuyoruz ve kendimizi yalnız hissediyoruz. 30000 yıllık bebekleriz, daha iyisini bilemiyoruz, henüz çocuklar gezegeniyiz. Dünya büyük bir çocuk yuvası, bizi yönetecek yetişkinler yok. Kendi kendimize bir şeyler öğretmeye zorlanıyoruz.   Dinazorlar Dünyaya 200 milyon yıl hakim oldu. Bizim ilk atalarımız ise ağaçlardan daha 2 milyon yıl önce indi. İnanılmaz bir cahillikle kendimizi üstün sandık.
Gerçekte biz hiç bir şeydik sadece meraklı ama cahil çocuklardık.

Nephilim Gökten inenler bizim büyüklerimizdi uzun zamandır buradaydılar, Homo Sapiens kadınlarını eş olarak seçtiler, bizim neslimize kendi DNA larını kattılar. Kavrayabileceğimiz şeyleri bize öğrettiler bir zamanlar burada olduklarını belirten kanıtları bırakarak bizi terk ettiler. Bizi aynı zamanda yaklaşan felaket hakkında uyarmaya çalıştılar, fakat bizler tüm çocuklar gibi bu uyarılara kulağımızı tıkadık ve ailemizin uyarılarını dinlemedik.

Bizler hala çocuklarız, her şeyi bildiğimizi sanıyoruz, birbirimizin beşiğini sallarken yılan çocuk yuvasının açık pencereden içeri girip bizi katletmeye hazırlanıyor.

İnsanlığın kehaneti belki bir taşa yazılı fakat gelecek için karar vermek bizim elimizde, Nephilim bizi sadece 4 Ahau, 3 Kankin hakkında uyarıp gitmedi, kendimizi yok olmaktan koruyacak birtakım silahlar da bıraktı, Kendimizi kurtarmayı bulmalıyız ondan sonra, sadece ondan sonra Dünyada geri kalanlar açık bir akılla dinlemeyi öğrenecektir.
Teotihuacan, bugünkü Mexico city’nin 30 mil kuzeydoğusunda 6600 feet yükseklikte platoda kurulmuş muhteşem Toltec şehri. Batı yarım kürenin ilk en büyük şehridir
Giza’daki yapıtlar gibi Teotıhuacan’ın da ilk yerleşenleri bilinmiyor. Şehri tasarımlayan nasıl bir kültür?, nasıl bir dil konuşuyorlardı, Giza Piramitleri gibi bu yapıtın da inşa tarihi tartışmalı
Teotıhuacan gibi bir yapıtın inşası için 20000 çalışan ve 40 yıl zaman gerekli. İlk dikkat çeken nasıl yapıldığı değil, Giza Piramitleri ve civarıyla ile benzerliğidir.
Daha önce de belirtmiştik, Giza da üç adet piramit, Orion ( Avcı) takımyıldızında ki Avcının kemerindeki üç yıldızın Dünyadaki izdüşümüdür. Nil nehri de Samanyolu’ndaki karanlık kuşağın izdüşümüdür. Teotıhuacan da benzer dizilişte 3 adet piramit içerir, ancak oryantasyonu 180 derece farklıdır. Şehrin bir ucundan diğer ucunu Ölüler bulvarıyla bağlar. Bu bulvar da Nil nehri gibi Samanyolu’ndaki karanlık bölgeyi temsil eder.
Giza ve Teotuhuacan ın benzerlikleri bununla da bitmez. Mesoamerikan şehrinin en büyük tapınağı Güneş piramidi olarak adlandırılır. Dört yüzeyli bir yapı olup taban çevresi 742,5 feet olup Mısır’daki benzeri Büyük Piramit den 12,5 feet daha kısadır. Bu özellik Güneş Piramidini batı yarı kürenin en büyük yapıtı olma özelliğini kazandırır. Doğu Yarı Kürenin en büyük yapıtı ise Giza’daki büyük piramit dir. Güneş Piramidi Batıyı, Giza’daki Büyük Piramit doğuyu işaret eder. İkisi de gezegenimizde uç noktaları gösteren devasa birer işarettir. 

İki dev yapıtta yapılan hassas ölçümler, yapımlarında gelişmiş bir matematik geometri ve pi rakamının kullanıldığını gösterir.  Güneş Piramidi çevresi, yüksekliğinin 2 pi ile çarpımına eşittir. Büyük Piramitte ise yüksekliğin 4 pi ile çarpımı çevreye eşittir.

Teotıhuacan’ı kimin tasarımladığı konusunda bir ipucu Quetzalcoatl piramidinde görülebilir. Bu yapıt birçok heykel ve tüylü yılanı gösteren üç boyutlu yüzeyler içerir.

Tolteclere ve Azteclere göre tüylü yılan büyük beyaz akıllı adamı Quetzalcoatl’ı temsil eder.
Bir kere daha karşımıza çıkan esrarlı sakallı öğretmen geçmişe olan yolculuğu yönlendirmiş oldu.
Teotıhuacan’ı terk ettikten sonra Toltecler ve liderleri doğuya göçerler ve Maya şehri Chichen Itza ya yerleşirler.  Burada iki kültür birbirine karışır ve tek bir kültür haline gelir ve Tarih öncesi Dünyanın en muhteşem yapıtını, Kukulcan Piramidini yaparlar.
Chıchen Itza-Mesoamerika’nın en muhteşem şehri. Adının anlamı: Suyun akıllı adamının yaşadığı kuyunun kenarı.
Suyun akıllı adamı....
Şehir, eski ve yeni bölüm olarak ayrılmış. Mayalar ilk defa eski bölüme M.S. 435 de yerleştiler. Daha sonra M.S. 900 de Itza kabilesiyle birleştiler. Günlük yaşamları hakkında pek az bir şey biliniyor. Büyük Maya Öğretmeni tanrı kral Kukulcan tarafından yönetildiklerini biliyoruz.
Kukulcan piramidine benzer başka bir yapı Dünyada yok. Chichen Itza düzlüklerinde yükselen bu yapıtın astronomik yerleşiminin hassasiyeti bugün dahi mimar ve mühendisleri şaşırtmaktadır.
Nazca düzlüklerinde tasvir edilen yapıt Kukulcan piramidiydi. Ters dönmüş jaguar, kuzey koridor girişindeki yılanlı kolonlar, balina ve maymun şekilleri-her şey uyuyordu. Şehirde bir yerde Kukulcan Piramidinin içine giden saklı gizli bir geçit olmalıydı. Ama nerede?

Giriş Kukulcan’ın kuzeyinde doğal olarak oluşmuş kutsal bir obruğun içindeydi. Obruklar Mayalar için yer altı dünyasına giden sembol kapılardı. Tüm Yucatanda Chichen Itza daki bu kutsak obruk kadar başka bir obruk yoktu. Kukulcanın ani gidişinden sonra bu obruğa bir sürü bakire kurban edilmişti.

Nazca’daki piramit çiziminde ve obruk arasındaki bağlantı anlatılmıştı. Kutsal obruğun dairesel duvarları iç içe daireler şeklinde belirtilmişti, Kukulcan piramidi kuzeyindeki Maya yılan başı doğrudan obruğu işaret ediyordu.

Chichen Itza da bir başka yapıt da Büyük top sahasıydı. Bu yapıtta göklerdeki bazı oluşumlarla hizalanmıştı. Bu seferki nesne Samanyolu galaksisiydi. Her Haziran en uzun günün gece yarısı I şeklinde galaksinin uzun ekseni Samanyolunun ufka temas ettiği yeri gösteriyordu. Aynı zamanda Galaksinin karanlık kuşak top sahasıyla izdüşüm yapıyordu.

Bu inanılmaz tasarımın ardındaki astronomik anlam küçümsenemezdi. Daha önceden de belirttiğim gibi bu karanlık kuşak Maya kültüründe önemli bir semboldü. Maya yaradılşış kitabı olan Popol Vuh a göre Bu karanlık kuşak yer altı dünyasına ( Xibalba) giden yoldu. Burada Maya kahramanı One Hunahpu yer altı dünyasına yolculuk yapmış ve kötülük tanrılarına meydan okumuştu. Bu olay da Mayalarca tarihi top oyunuyla tasvir edilmiştir.          ( Kaybeden takımın tüm oyuncuları ölüme mahkum oluyordu)

Maya takvimine göre, One Hunahpu ismi 5. Dönemin ilk günü olan 1 Ahau ya kıyamet gününe eşitti. Gelişmiş bir astronomi programı kullanılarak 2012 yılında gökyüzünün nasıl olacağına bakılırsa, Büyük top sahası yine Samanyolundaki karanlık kuşak ile aynı izdüşüm içinde olacağı anacak bu sefer kışın en kısa günü 4 Ahau 3 Kankin olacağını görüyoruz.

1983 de serin bir günde Meksikalı arkeologlar kazma küreklerle Chichen Itza ya geldiler. Top sahasının merkezini gösteren işareti aramaya başladılar. Buldukları, içi oyulmuş yeşim taşından oluşmuş , obsidiyen bıçak sapı olan kahve fincanına benzer bir cisimdi. Yeşim taşlı kap kısmı etrafında en uzun gün ve geceyi, karanlık kuşağı anlatan semboller vardı. Tabanında ise büyük Maya savaşçısını tasvir eden detaylı bir yüz tasviri vardı.

Kukulcan Piramidinin kalbine giden yolu bulmak için Kamboçya da ki Angkor tapınağı keşfedilmesi gerekiyordu. Ancak bu bölge Kızıl Khmer örgütü elinde bulunduğundan bu imkânsızdı. Tekrar Nazca düzlüklerine gidilip ora daki şekillerden bir anlam çıkarılmaya çalışılacaktı.

Nazca düzlüklerinde 1000 feet yukarıdan birçok çizgiler muazzam hayvanlardan oluşan şekilleri fotoğraflayarak ve bu fotoğrafları analiz ederek Kukulcan Piramidine girişi çözmeye çalışıldı. Düzlükte tarihi şekillerden başka sahte şekiller de vardı. Öncelikle bunları ayırt etmek gerekiyordu. Nazca’daki hiyeroglifler 2 farklı fonksiyona hizmet ediyordu. Öncelikli işaretler kıyamet kehanetini tarif ediyordu, Bu işaretlere yakın çizilmiş ikincil işaretler ise birincil işaretlerin anlamlarını çıkartmaya yardımcı oluyordu. Çölün ortasındaki tam daire ve etrafındaki 23 çizgi (ki bir tanesi diğerlerinden daha uzun çölde 20 mil boyunca devam ediyor daha sonra bu çizginin Orion- Avcı takımyıldızında Avcı nın kemeri ile hizalandığı saptandı) oluşan Nazca Güneşi ve buna yakın Nazca Örümceği çok dikkat çekiciydi.

Balina ve maymun gibi Nazca Örümceği de bölgeye has hayvanlar değildi. Bu nedenle bunlar yıldızları gösteren yön gösterici işaretler olarak kabul edildi. Hele örümcek çok hassas bir şekilde Orion- Avcı takımyıldızını gösteriyordu. Örümcekten çıkan doğru çizgiler Avcının kemerindeki yıldızların zamana bağlı değişim çizgilerini gösteriyordu. Aynı yıldızların izdüşümü olarak Mısır Giza’daki piramitler yapılmıştı.

Düzlükte Güneşin etrafında daha başka garip kanatlı yırtıcı yaratıklar da çizilmişti. Bunlar etrafta yaşayan pelikanlara ve arıkuşlarına benzemiyordu. Çizilen yaratıklar korkunç görünüşlüydü tanımlanamamışlardı.

Platodaki en uzun zoolojik gösterim 617 feet uzunluktaki Nazca yılanıydı. Ancak çizimin detaylarının büyük bir kısmı Pan Amerikan otoyolunun inşası sırasında tahrip olmuştu. Yılanın pampadaki varlığı belki de yine Samanyolu’ndaki karanlık kuşağı ve bunun Nazca Piramidi ile ilişkisini tarif ediyordu. Maymun ve Balina da bizi belki de tüylü yılanın olduğu Chichen Itza’ya yönlendirmek içindi. Yılanın kuyruğu tıpkı Güneş ışını ve örümcek gibi Avcı- Orion takımyıldızına yönelmişti.

Maya kehanetinin parçası olan başka çizimler de vardı. Bunlardan bir tanesi Nazca Astronotu olarak adlandırılmıştı. Bu baykuş görünümlü insana benzer bir yaratıktı. Sağ elini sanki bir arkadaşlık gösterisi olarak havaya kaldırmıştı. Diğer çizimlerden farklı olarak bu uzaylıyı temsil eden çizim bir tepenin yamacına yapılmıştı, sanki diğer çizimlerin yapımcısını belirten imza gibi.








Nazca Astronotu
Nazca’daki diğer etkileyici bir çizim de Paracas Mızrağıydı. Pampanın 100 mil kuzeyinde bulunuyordu. Ancak hiçbir zaman Nazca çizimleriyle bağdaştırılmadı. Şeklin yapımcısı bu dev şeklin yapım yeri olarak Paracas Körfezine bakan tüm dağın yüzeyini seçmişti. Şekil tıpkı şeytanın taşıdığı mızrak gibi üç çatallıydı. Ancak bu çatallar çiçek yaprağı gibi yapılmıştı 600 feet uzunlukta 200 feet enindeydi. Paracas Mızrağı kolaylıkla tespit edilecek bir arazi işaretiydi. Gün batımında şeklin çizildiği kristal yapılı toprak kızıl bir parlaklık veriyordu. Yönü ise Nazca Çölünde bizim medeniyetimizi gösteriyordu.  






Paracas Mızrağı

Insanoğlu ne garip bir yaratık. Ölümlü olduğunu bilerek doğuyor, Hırsları uğruna sahip olduğu kıymetli zamanını boş şeylere harcıyor, şöhret ve zenginlik uğruna egolarına yenilip sevdiği kişilerden vazgeçebiliyor, hayatı çok kırılgan, pamuk ipliğine bağlı ancak bunu anlayacak kapasitede değil.

Ölüm büyük bir denge unsuru. Tüm gücümüz, isteklerimiz, ümitlerimiz ve arzularımız, bizler ölünce doğal olarak onlar da ölüyor, bizle beraber mezara giriyor. Bilinmeyen büyük uykuya yolculuk ediyoruz.

Duygusal yaratıklar olarak varlığını kanıtlayamadığımız Allaha dua ederiz. Dizginlenemeyen inancımız, ilkel korkumuz olan ölüm korkusunu bir nebze azaltmaya göre tasarımlanmış ve kendimizi ölümden sonra hayatın varlığına inandırmışız. Tanrı varsa şeytan niye olmasın? Kötülük olmadan iyilik olabilir mi? Şeytan olmadan Tanrı olabilir mi? Kim kimin doğmasına sebep olmuştur? Şeytan korkusu dinlerin doğmasına neden olmuştur. Tanrı korkusu değil. Korku ve din. Din ve korku: İkisi tarihte iç içedir. Şeytan korkusu dini tetiklemiştir. Din nefreti tetiklemiştir. Nefret kötülüğü tetiklemiştir. Ve kötülük, şeytan kitlelere korkuyu aşılamıştır. Bu şeytani bir döngü olup bizler şeytanın oyuncağıyız. Maya efsanesine göre şeytanın varlığı insanlığı uysallıktan nezaketten uzaklaştırmış ve kendi kendisini yok etmeye yöneltmiştir.

Tanrı belki var ama pasif rol almayı tercih ederek kendi kaderimizi belirlemede aktif rol almamızı sağlıyor. Şeytan da varlığıyla çeşitli testlerle dayanıklılığımızı, nefsimizi sınıyor.




Kaynak:
Mayan Prophecy-Steve Alten